Kendime o anı hatırlatıp duruyorum.
En mutlu anım olabilir mi?
İleride, yani yeterince yaşlandığımda gençleri anlayabilmek isterim. Gençleri.. çocuğumu.. Yeni nesili. O yüzden şimdiki hallerimi unutmamak için ara ara yazarım. Büyük ve herşeyi halletmiş benden şimdiki ben'e yazarım..
Bugünkü bilge öğüdüm ise şöyle;
-Zihninden bir düşünceyi kovalamak öyle kolay değil.
Eğer içeri sızdıysa belki ilk aşamada tek yapman gereken onu sadece beslememek olabilir. Sürekli aynı şeyin etrafında dönüp durmak seni an'lık yaptığın hatalara körleştirir. Tekrar tekrar bilerek ama istemeyerek yaptığın bu döngüde kaybolursun.
Besleme, zayıflasın ve sen farketmeden yavaşça kaybolsun.
Ve Şimdiki benden herşeyi halletmiş bilge ben'e:
-Umarım işe yaramıştır
Gece düşündüm, gündüz düşündüm.
Metroda düşündüm. Araba kullanırken düşündüm.
Uyumak üzereyken ve uyandığımda düşündüm.
Çalışırken ve yemek yerken düşündüm.
Kafamın hep bi tarafı, ne yapmalıyım? la doluydu.
İhtimaller.
İhtimaller.
İhtimaller.
Artık sevmediğim ikinci kelimeyi buldum.
Bir karar vermek? En kolayı.
Asıl kararın neticeleri üzücü.
İki sonuç da beni mutlu etmeyecek, biliyorum.
Her iki sonuç için de
Mutlu olamayacağım.
Bu otobüse binmeyeli ne kadar uzun zaman oldu.
Lise akşamlarını anımsatıyor bana.
Beyaz gömlekli sırt çantalı, kafasında yoğunlukla dersleri olan birini.
Şimdi dönüp kendime baktım.
Şuanda kimim?
Kafamda şimdi neler var?
İlerleyebildim mi o günlerden bu yana?
O zaman hayatımda kimler vardı, şimdi kimler var?
Yıllar geçti.
Çok yere gittim geldim.
Yoruldum.
Bu otobüs hala aynı.
Ama içindeki ben aynı mıyım?
“-Yine de sevindirici olan; ikisi kaç kez yeniden doğmuş olursa olsun, sonunda tekrar karşılaşacak olmaları.
-Buna kader deniliyor değil mi?
-Birbirlerinin kaderi olan insanlar, ruhlarının ötesinde kırmızı bir iple birbirine bağlanır.
O ipi kendileri koparmazlarsa, kaç kez yeniden doğarlarsa doğsunlar tekrar karşılaşırlar. “
Bugün
Yarın
Dün
Öbür gün
Her gün
Akşam öğlen ve sabah
Her an
Keşke
Hassas biri olmasaydım
Keşke.
İnsanların öylesine kurduğu
Onlara göre kırıcı olmayan
Cümlelerine kırılmasaydım
Bu kadar önemsemeydim
Keşke.
O kadar o kadar o kadar çok isterdim ki
O kadar.
Keşke gülüp geçen biri olsaydım
Keşke doğru zamanda doğru cümleler kurabilseydim
Keşke.
Rüya tutucu gibi kötü anı tutucum olsaydı.
Dünü, bi saat ya da bi kaç dk öncesi kötü anılarımı hatırlamasaydım.
“Yalnız başına yaşasan bile tamamen mutlu olabilirsin.
İstediğini istediğin zaman yiyebilir, istediğin zaman uyuyabilirsin.
Yemek yemek ve uyumak..
Böyle ufak şeyleri kendi keyfime göre yapmanın ne çok mutlu ettiğini bilmiyordum.
Bir hafta boyunca temizlik yapmasam da her şey en son bıraktığım yerinde oluyor.
Tekrar bekar olunca, bir tekerin dönüp dolaşması gibi ne kadar zor bir hayat yaşadığımı farkettim..
Vakti geldiğinde kayınpederimin evine gitmek.
Beraber yemek yemem gereken o kadar çok insan vardı ki.
Nasıl bakarsan bak.
İnsan hayatı; ister evlilik hayatı ister iş hayatı olsun. Başkalarıyla iyi anlaşmak için çaba sarfetmekten ibaret.”
-Hayat..
Tam iyi gittiğini düşündüğün zaman…
Asla mükemmel bir günüm bile olmadı.
-Günde beş dakika.
Beş dakikalık huzurunuz varsa katlanılabilir.
Bir markette bir çocuğa kapıyı açık tuttuğumda çocuk ‘teşekkür ederim’ dediğinde bu beni yedi saniye mutlu ediyor.
Sabah gözlerimi açıp cumartesi olduğunu hatırladığımda bu beni on saniyeliğine mutlu ediyor.
Günde beş dakikayı böyle doldur.
Bu şekilde hayatta kalıyorum.
..
Ama bugün bir saniye bile toplayamadım.
Kimsenin nerde olduğumu bilmediği,
Bilmeye gerek duymadığı,
Ben olmadan da dünyanın dönmeye devam ettiği,
Olmamamın sorun olmadığı,
Döndüğümde kaldığım yerden devam edebileceğim,
Ama şuan için;
Yüksekçe bi yerde oturup karşımdaki harika manzarayı seyredebildiğim
Güzel bir melodi ve kuş seslerini dinlediğim
Rahatlatıcı, huzurlu düşüncelerle
Bu yerde böylece daha ne kadar kalabilirim?
Ne zaman dönen dünyayla dönmeye devam etmeliyim?
Etmek zorunda mıyım?
Ne yazıkki..
Havanın kararmasına çok az kaldı.. :(
Günlük akışta, bazen Biraz sesli gülersem ardından hemen durup dua ediyorum, 2 sn farkla.
O da gülsün, içi ferahlasın diye.
Kitleniyorum söyleyemiyorum bişey ama
Gün içinde kaç kez Allah'a söylüyorum bilmiyorum.
Dayanamıyorum biraz olsun buruk olmana.
Keşke pamuklara sarar gibi teselliler verme yeteneğim olsaydı, keşke biraz huzuru alıp gönlünün ortasına bi bahçe koyabilseydim.
Hiç yapamıyorum hiç
Kalbimin en içinde hissediyorum hissettiklerini
Bende bilmiyorum ki nasıl çıkılır ordan
Çokça girerim başka yollardan çıkamam ben de.
Yokmuş gibi davranıp hayata dönebilir miyiz.
Hiç deme
Onu deme.
Dolmasın gözlerin.
İyi şeyler mi olacak? Karanlıklar aydınlığa mı çıkacak? Hayırlısı buymuş, her şey kısmet falan..
Her yokuşun inişi?
Dayan, sabret, mutlu olacağın günler de gelecek.
Umut etmekten vazgeçme?
Duymak istemiyorum hiç birini.
Nasıl?
Nasıl vazgeçilmez söyle.
Nasıl?
Neye elimi atsam çürüyor.
Ben de
Bi çiçeğe güzel desem ertesi gün soluyor.
Çabaladıkça daha beter oluyor.
Neye heveslensem çarpıyor yüzüme.
Neye az mutlu olsam kaç katı ödetiyor.
Şurdan başka bi semte gidip birileriyle yemek yemeye bile isteğim yok.
Kimseyi görmek, konuşmak gelmiyor içimden.
Bıktım artık.
Herşeyden.
Anlatmaktan da.
Konuşmaktan da.
Yanıtları duymaktan da.
On dk sana güç verdiğini sanıp görevini tamamlayan insanlardan da.
Beklemiyorum kimseden bişey.
Kendimden de.
Hayattan da.
Keşke, hiç.
Kötü bi gün.
Birazcık ağladım.
İşten erken çıkıp yürüdüm şöyle.
Neden önemli?
Neden bazen önemli?
Bazen değil?
Yaşamayı beceremiyorum.
Keşke.
Keşke, biliyorsunuz işte.
Neden benim dışımdaki insanlar önemli.
Patronumun benim hakkımdaki düşünceleri?
Arkadaşımın nişanı
Neden kendimi en çok önemseyemiyorum?
Neden hep başkasına zorlanmış olmalısınız diyorum?
Neden yorulmuşsunuzdur, evet diyorum.
Neden en iyi projeyi yapayım diye uğraşıyorum?
Arkadaşımı rahatlatayım diye uğraşıyorum.
Ben de
Ben de yoruldum.
Neden kimse bana …?
Neden yalnızca ben olduğum için, çabalamadan …?
Otobüste bi kadına kart bastım
Yanımdaki yaşlı amca basacaktı, çıkaramadığı için.
Kadın, işiniz rast gelsin, dedi.
İşim rast gelmiyor.
Kafam hep dolu, asla mutlu olamıyorum.
Diyorum ki,
Allahım güzel bişey olsun
Güzel bişey olsun,
Çok şaşırayım,
Ben de mutlu olayım.
Allahım güzel bişey olsun benim dışımda, ben de çabalamadan mutlu olayım,
Yalnızca romantikli şeyler değil.
Arkadaşlarım sürekli aşk acısı çektiğimi düşünüyor, öyle de basit biriyim işte.
Aşk acısı?
Güzel bişeyler olsun,
Ne mi oluyor?
Çok emek verdiğim projenin üzerine hiç bişey yapmamışım gibi üstten konuşuluyor.
Şimdi de işi çok önemsiyorsun, oldu.
Hatalıyım.
Seyahate yetişmek için koşturup duruyorum. Beklediğim istediğim şeyler olmuyor.
Aa sen de yurt dışına seyahate çıkacaksın, lükse bak hala da mutsuzsun.
Sonra..
Sonra..
Kadın, işin rast gelsin, dedi diye gözlerim doluyor.
Patronuma karşı kendimi savunamazken gözlerim doluyor.
Arkadaşlarım bunu okuyunca kalpler kırılır mı diye gözlerim doluyor.
Biliyorum çünkü, gerçekten önemsediklerini.
Böyle duygusal yaşamak istemiyorum.
Böyle duygulu şeyler yazınca da arkadaşlarım “naber?” yazıyor, “durgun gibisin.”
Ya da “sen eskiden böyle değildin, mutluydun.”
Yoo, çok iyiyim.
Hep iyiyim.
Bugün yaklaşık 2.5 yaşındaki yeğenim D çikolata istedi.
Biraz da hastaydı.
Annesi çorba iç öyle açacağım dedi.
Dizime yatıp ağlamaya başladı.
Annesi ooy ooy tamam diyerek açıp çikolatayı uzattı.
Çikolatayı attı.
İstemedi.
Ağlamaya devam etti.
Öyle işte.
Bişeylere hevesin varken
Bişeylerin zamanıyken
Hala istiyorken olması anlamlı.
Yoksa artık çok geç.
.
.
Çikolata, heves, zaman…
Bazı şeyler için artık çok geç.
Yalnızca ağlayabiliyorum.
Farketmiyo musun senin istediğin bir şey olunca dayanamıyorum hiç dedim..
Biliyorum anlıyorum dedi,
Sen istediğinde ise ben anında önüne getirmeye çalışıyorum dedi. Sen düşünmüşsündür zaten diye hiç sorgulamadan düşünmeden yapıyorum dedi. Doğru, öyle yapıyordu.
Sorgulamadan, laf agzımdan çıktığında..
havada kapıyordu. Doğru.
Bense, ikna edilerek, günler sonra.. Kabul ederek.
İncelik diye önüne koyduğumdan utandım.
İ. V.
“
-Randevuya çıkmaktan korkma. Her ayrılık bu kadar zor değildir.
Öyle olsalardı, herkes 30 yaşına gelmeden bile yıpranmış ve kırışmış görünürdü.
-Sadece benim için mi zor?
-Heyecan verici haberler duymak ister misin?
Bir daha asla böyle aşık olamayacaksın.
-Ve bu heyecan verici haber mi?
-Tekrarlamanın ne anlamı var?
Kalbini açmak ve ona her parçanı vermek..
Sevmenin tek yolu bu değil.
Şu birikintilerinden kaçınabilir ve yangınları birlikte önleyebilirsiniz.
Boğucu olmak zorunda değil .
Güzel ve rahat olabilir.
Bunu yakında deneyimleyeceksin.”
“Bu ifadeyi daha önce gördüm.
Bu ne üzüntü, ne de öfke.
Bir hava boşluğunda olmak gibi.
Alacak nefes yokmuş gibi.
Hiçbir şey de duyamıyorsun.
‘Çok endişelendim.
İyi olduğuna sevindim
Üzülebilirsin de öfkelenebilirsin de.
Bunların hiçbiri senin suçun değil.
Dayan.
Ve her şey geçecek.
Ben yanında olacağım.’
Ona söylemek istediğim çok şey var.
Ama biliyorum ki, söylediğim hiçbir şey onu rahatlatmaz.
O yüzden…
-Yemek yedin mi? Eve gitmeden önce bir şeyler yiyelim.”
“-Açıkça iyi olan birine nasıl olduğunu sormazsın.
Zorlandığı ortada birine sorduğunda iyi olduğunu söylerse, pozitif düşünmeye çalışıyor demektir.
“İyi” demek, bu konuda konuşmaya enerjisinin olmadığını gösterir
“Kötü değil” demek ise, kesinlikle bir şeyler döndüğünü ve sana açıklamak istemediğini gösterir.
-Abartıyorsun…”
Biz hep çok konuşup aslında hiç konuşmayanlar.
Biz hangi konularda konuşamayağımızı iyi bilenler.
Boğazınızdaki düğümün nasıl çözüleceğini bilemeyenler
Boğazımızdaki düğümlerin çözümünü bilmediğimiz gibi.
Biz bazen hep susan, susmak zorunda kalan, ama bu farkındalığın derin hüznüyle öyleyece duran dostlarız.
“
Birisinin hüngür hüngür ağlayarak kurduğu bir cümlenin, hiç kimsenin gönlüne değmemesi kadar canım yandı o gece. Sonra, gırtlağımda yüklemi olmayan bir cümle ile eve döndüm.
İnsan aptal olduğunu öğrenince eve döner hep.
Dizlerimin üzerine çöktüm sonra. Yol bitti.
Yol bitince eve döner insan hep.
Ciğerlerimi tükürdüm bilmediğim bir şehrin hiç bilmediğim bir caddesinin kaldırımında o gece. Teselli etmek için uzanan her eli itekleyip senin boşluğuna sarıldım. Yanılgılarımı ve yenilgilerimi koydum yanıma. En güzel sana yenildim ben.
İlk yenildiği yerden eve döner insan hep.
Beni, bir çok kere vurdular çok kez düştüm, ama beni düşüren şeyin senin çelmen oluşunu hazmedemedim. Gırtlağımdaki o cümleyi yuttum.
Anlaşılmadığını gördüğü yerin kıyısından eve döner insan hep.
Kapısında yıllarca beklediğim evden geriye dönerken, bir başkasının kapıyı ilk çaldığı anda eve girişini görmüş kadar canım yandı o gece. Sonra bir patikada kendimi bulup, düzlükte tekrar kaybettim. Birçok kere veda ettim, gidemedim.
İstenmediği ilk yerden, eve dönmeli insan hep.
Tutacak bir el bulamadığı ilk yerden, eve döner insan hep.
Konuşacak kimse kalmadığında, eve döner insan hep.
Bir çocuğun, herkesin salıncakta sallandığı yerde, mendil satması kadar canım yandı o gece.
Göğsümü yumrukladım defalarca yutkunmak, ağlamak için, ağlayamadım o gece. Ben, senin yokuşlarında son sürat sana doğru koşarken vuruldum, adım dahi atmadın, dönüp bir kere bakmadın. Bir çiçek, cehennemde de çiçekti, darılmadım.
Kendini suçladığı ilk yerden, eve döner insan hep.
Dünya bir ağrıydı göğsümde, göğsümü kanattım o gece.
Kimsesiz kalınca eve döner insan hep. ”