Az evvel, herhalde ömrümde ilk kez
Kocamaan ve aşırı parıltılı bi yıldızın
Çook ağır bi biçimde kaydığını gördüm!
Yüsra ile.
İnanamadım bu kadar uzuun sürmesine ve bu kadar büyük olmasına!
Şükür.
Evet, büyütülecek bi mesele değildi belki.
Çok kısa bi zaman, herkese edilebilir bi kaç şatafatlı cümle.
Cidden hissedilmeden, öylesine söylenmiş.
Dışardan bu duruma sinir olur, "Nası ya nası böyle bişey olur, böyle şeyleri nası sevmeden söyleyebilir? O beni istemiyorsa ben onu çarpı 2 istemiyorum" derdim.
Neden beni buldu ki.
Neden öylesine birini değil, ilk kez böyle bişey yaşayan.
Herşeyi çokça düşünen beni buldu ki.
Nasıl devam edeceğim?
Garip bı yer burası,
Evren, yıldızlaar,
gezegenlerin üzerindeki taşlardan
okyanusun enn dibini,
o göremediğimiz gidemedigimiz kadar dibini,
basınçlı soğuk yerini,
en yukarıdaki ve en aşağıdaki soğuk karanlıkları düşününce,
küçülüyoruz küçülüyoruz,
kayboluyoruz sanki..
okadar kucuguz ki burada
ama tüm bu maddi dünyayla beraber bir de duygular var,
hiç görmeden
bazen içinde boguldugumuz
sanki tüm dünyamizi sarsan,
hisler var,
güneş, yıldızlar, ay, denizler, okyanuslar, topraklarin ötesinde kendi kurduğumuz
hissel simülasyonlarda yaşıyoruz bı yandan,
kimsenin ki aynı değil.
Diyorum ya garip bı yerdeyiz.
Nerde olduğumuzu bile tam bilip tanımlayamiyoruz.
dünya bizim etrafmizda da dönüyor gibi, dönmüyor ama, garip bı yerde bir garip kalmışız,
neler olacağını bekliyoruz.
Babama yaslandım,
Zorlanıyorum bugünlerde dedim. Gözlerimden yaşlar aktı.
Ama o görmedi, herhalde.
Belki de hissetti, bilmiyorum.
Karşımda annemin de gözleri dolmuştu.
Bunu size yaptığım için özür dilerim.
Böyle olduğunda daha da çok üzülüyorum.
İş konusunda mı? Hayat mı dedi.
Öyle işte, her şey diyebildim.
Zorlanacak ne var, sağlığımız yerinde, şükür dedi.
Kendinden güç durumdaki insanlara bak, dedi.
Babam ağlamadı ama, o da üzülüyor biliyorum.
Güçleneceğim, dedim.
Güçlenmeliyim.
Böyle yaşayamam.
Böyle üzülmelerine neden olamam.
Yanımda olduğunu hissetmiyorum demiş kız.
8 ay geçmiş bişeylere başlayalı.
Ben senin için daha ne yapabilirim? demiş çocuk.
Durumu yorumlayan diğer kişi:
Burada, “Bunu sana nasıl hissettirebilirim?” diye de sorabilirdi, dedi.
Doğru, öyle de sorabilirdi.
Burada kendimi düşündüm.
Muhtemelen O da ilk cümleyi kurardı.
Bu benim için bir mesaj mı?
Bugün, ölü birinin, "yaşarken büyük acı çekip içine attığı o şey" ne olabilir diye düşündüm.
İnsan öldükten sonra uzun bı süre bu dünyada kalıyor, ölüp silinmiyor, herbir parçası birilerinin içinde yaşamaya devam ediyor
Bazen gülerken görüyorsun, bazen burnunu kaldırarak istemediği bir şeyi söylediğinde, bazen arkasına doğru dönerken.
Ve öyle bir zaman geliyor ki, yıllar geçiyor.. o kişinin bir zamanda var olduğunu dahi bilmeyen kişiler onunla beraber yaşamaya çalışıyorlar, onun ismini bile duymamisken o kişiyi görüp konuşuyorlar.
O kişinin bir parçasıyla.
O kişinin " arkasına dönüşü, gülüşü, bazen burnunu kaldırarak istemediği bir şeyi söylemesiyle , bazen kavgasi bazen dovusuyle birlikte yaşıyorlar"
Bunların hiç birinin bir anlamı yok, şimdi kollarım kaşınıyor. Ruh insanı ele geçirebiliyor. Ruh bedeni durtebiliyor.bum dum nam. Şarkı söylersek unutulur, birlikte koro halinde söylersek herşey geçer,
koro başka bir şey,
sanki bir anda herkes tek yürek oluyor gibi, öyle güzel bir his. Dans da öyle.
İkili yada çoklu ilişkide mükemmel uyumun dersi dans.
Ama işte benim sesim kötü, ritim hiç tutamam. Ama bu hayatı yaşamayı becerenleri alkışlarım.
Korodakileriiiiiğ,
birlikte dans edenleriiiiğğ,
ayakta alkışlarım