8 Mayıs 2015 Cuma

yuvada kalmak, hayatında sabit bir kişinin bile olmamasıdır.
yuvada kalmak, anne kelimesinin bile anlamsızlaşmasıdır..
yuvada kalmak koca bir hayatı tek başına sırtlanmaktır.
yuvada kalmak suçsuz yere dayak yiyipbi köşede zırlamaya terk edilmendir.
yuvada kalmak, herşeye küsmeye en ala sebeptir..ona rağmen küsecek kimsenin olmamasıdır.
yuvada kalmak nazlanmanın ne demek olduğunu bilmemektir.
yuvada kalmak, okuldan gelince olup biteni anlatacak birinin olmaması..
yuvada kalmak dayanacak bir varlığının olmaması..
yuvada kalmak hayatın daha tomurcukken kimsesizliğin dibine vurmak..
terkedilmişliği iliklerinde hissetmek...
prenses(/prens) olman gereken çağlarında hiçbirşey gibi gereksiz, fazlalık hissetmektir.
yuvada kalmak cılız bacaklarla tüm yüklerin sırtına yüklenmesidir.
yuvada kalmak kafa dinlemek için gidecek sana özel bir odanın olmaması
yuvada kalmak, sana birşey alındığında, aynısından elli tane daha alınması..odayı bırak özel hiçbişeyinin olmaması..olsada diğerlerinden onu saklamak için savaş vermektir.
yuvada kalmak ne için yaşadığını bilmemek
yuvada kalmak, üzgün bakışlarla kimsesizliğini bir kez daha hissetmektir.
yuvada kalmak bi kova suyun içinde yaşamaya çalışan 100 balıktan biri olmaktır.

özetle yuvada kalmak, çamaşır asarken balkondan düşen mandal gibi...unutulmuş, farkedilmemiş..sokaktan geçen insanların görmezden geldiği, düşürenin inipte almadığı, yerde parçalanmaya mahkum, renkleri yavaşta solan pembe bi mandal...


                                                                                                                                   *çalıkuşu*
                                                                                                                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder