Malını mülkünü kaybetmek, işini kaybetmek hep bu dünyanın cezaları gibi geliyor. Değil
Bi de kamera arkasında olanlar var, ruhunu kaybetmek var, inceliğini, iyi niyetini, hüsnü zan'ı guveni, huzuru kaybetmek var.
-Üstünden çok zaman geçti tabi bunların-
Zaman gerçekten de geçmiş gibi hissediyorum artık, iyiden iyiye.
Başkalaşan hayatlarda, farklı yollarda yürüyoruz gibi hissediyorum.
Bu sitem değil, bazı şeyler olması gerektiği gibi ilerlemeli.
Hala bir araya gelmenin hayalini kuruyorum. Ya da insanlar sizlere karşı hassasiyetimi görünce farklı olduğunuzu anlıyor mesela.
Fakat şöyle bi dönüp kendi hayatıma baktığımda,
Evet; büyüdüğümü, değiştiğimi, -o şarkıdaki gibi- çokça heyecanımı kaybettiğimi hissediyorum.
Günü kurtarmak için mi yaşıyorum? Hedefim ne? Öylesine mi yaşıyorum?
Ne yapıyorum? Nasılım?
Bilemiyorum.
Sanki yarım kalmış gibiyim.
Hevessizlik de değil bu, modum iyiyken keyifle geçer zamanım.
Ama geçer gider.
Her şey gelip geçiyor.
-Üstünden çok zaman geçecek tabi bunların-
Gelecekteki kendime bir not:
Umarım, mutlusundur.
Çünkü şuandaki kendim için
Üzgün hissediyorum.
ağlamanın yetmediği bir yerdeyim
ağlamanın gülmenin unutmanın hatırlamanın
bir insanın gelmemesi gereken bir yerdeyim
gelmemesi bulmaması bir saniye bile kalmaması
ıssız bir yer burası
sessiz
endişeyle çevrili duvarları
hüzün yapraklı ağaçları var
kurumuş bir çiçek burada umut
yeşermiyor
keder bulutundan inip
yağmur oluyor toprağa
her şeyi unuttum artık ben
nasıl çıkılırdı yola?
varılacak yer neresiydi?
dost kimdi neredeydi?
havada kalmış bu el
neye uzanmıştı, niçin tutulmamıştı?
nereye bakıyor gözlerim
neden suskun dilim
kime dargın yüreğim
bilmiyorum
Doğduramadım güneşi yüreğime
öyle uğultulu ki burada rüzgar, öyle savurgan
zannederim ondan
uçamadı kuşlar içimden
uçup da bulamadı göğünü
şimdi sen; kalbinin derinlikleri
dik durdun, dimdik
koca bir dağ gibi
ben şahit
geçtiğin yollar şahit
paslanmış bu merdiven bile şahit
ama olmadı
kaçamadık bu yağmurdan
kaçıp da kurtulamadık
şimdi sen ve kalbinin derinlikleri…